“Merhaba, manzara yorumunu mu beğendin?” diye yazdım, hafif alaycı. Hemen cevap geldi: “Manzara güzel, ama yorumu yazan daha çok dikkatimi çekti.” Yüzümde bir gülümseme, içimde bir telaş. “Bu çocuk ne yapıyor?” dedim kendi kendime. Ama konuşması öyle samimi, öyle içtendi ki, kendimi sohbete kaptırdım. Kitaplardan girdik, hayattan çıktık. Saatler geçti, fark etmedim bile. Gece yarısı, “Yarın devam edelim mi?” dedi. “Olur,” dedim, kalbim biraz daha hızlı atarak.Günler geçti, mesajlar sohbetlere, sohbetler uzun sesli mesajlara döndü. Can’ın sesi… Sanki her kelimesinde bir macera saklı. Bir akşam, “Elif, hadi görüntülü konuşalım,” dedi. Heyecan bastı, ama tesettürlü bir kadın olarak kendime güvenim tamdı. Başörtümle, en sevdiğim şalımla açtım kamerayı. Karşımdaki o gülümseyen gözler, “Vay, fotoğraflardan daha güzelmişsin,” dedi. Güldüm, utandım, ama içimde bir ateş yandı.Go'rsele ilerleyn devamı diger sayfada...
İlk buluşmamız bir parkta oldu. Elimde termosla naber çayı, o elinde kamp sandalyesini getirmiş. “Doğada konuşalım, şehir sıkar,” dedi. Oturduk, konuştuk; hayallerden, korkulardan, en komik anılardan. Yaş farkı mı? İlk başlarda kafamı kurcaladı, “Bu çocuk benden 15 yaş küçük, ne düşünüyor acaba?” dedim. Ama Can’ın gözlerindeki o samimiyet, o merak, tüm endişelerimi sildi. Her buluşma bir macera, her bakışta bir kıvılcım. Sanki yıllardır uyuyan bir yanım uyanıyordu.Go'rsele ilerleyn devamı diger sayfada...