Artık herşeyi itiraf ediyorum

O gün kalbim deli gibi atıyordu. Yıllardır hissetmediğim heyecanı yeniden yaşıyordum. Kulübeye vardığımda, o çok özlediğim gözlerle karşılaştım. Sanki yıllar geri sarılmış gibiydi. Eskiden köy düğünlerinde bana gülümseyen, ama bir türlü kaderin bir araya getirmediği o adam karşımdaydı.

Bir süre sessizce baktık birbirimize. Sonra gülümsedi. “Yıllar seni hiç değiştirmemiş,” dedi. Oysa ben değişmiştim — yorgundum, kırgındım, ama içimde hâlâ sevgiye aç bir kadın vardı.

Konuşmaya başladık. Saatler nasıl geçti anlamadım. Kalbimdeki kırık yerlerden içeri bir sıcaklık doldu. Fakat aynı zamanda içimde bir suçluluk da vardı. Her ne kadar eşimle aram kötü olsa da, hâlâ evliydim. Çocuklarım vardı. Bu düşünce bir an bile aklımdan çıkmadı.


O gün, vedalaşırken elimi tuttu. “Keşke o zaman seni kaybetmeseydim,” dedi. O an içimden bir şeyler koptu. Eve dönerken gözyaşlarımı tutamadım. Kalbim ikiye bölünmüştü: bir yanında geçmişin sevgisi, diğer yanında bugünün sorumlulukları.



Fırtınanın Başlaması

O günden sonra gizlice mesajlaşmaya devam ettik. Sanki yıllardır içimde biriken yalnızlığın, değersiz hissetmenin acısını onun ilgisiyle dindiriyordum. Ama her mesaj, beni biraz daha karanlığa çekiyordu.

Bir gün kaynanam fark etti. Telefonda bir mesaj gördü ama okumadı, sadece eşime “karın bir şeyler saklıyor” dedi. O akşam eve geldiğinde eşim bana hiç konuşmadan telefona uzandı. Kalbim duracak gibi oldu.
Reklamlar