Tekirdağ’ın küçük bir mahallesinde, sabahın erken saatlerinde cami avlusunu sessiz bir kalabalık doldurmuştu. Gökyüzü gri, hava serindi. Herkes, mahallede sevilen emekli denizci Rasim Usta’nın cenazesi için oradaydı. Onu tanıyan herkes, güler yüzünü ve limon kolonyası kokan ellerini hatırlıyordu.
Oğlu Yusuf, babasının tabutunun başında sessizce duruyor, kalabalığa başıyla selam veriyordu. Gözleri kızarmış, ama içinde tuhaf bir huzur vardı. Babasının artık acı çekmediğini düşünüyordu.
İmam son duayı okumadan önce, aileye son kez vedalaşma hakkı tanıdı. Yusuf tereddüt etti, sonra sessizce, “Babamı son kez görmek istiyorum,” dedi. Yanında duran amcası omzuna dokundu, “Zor olur oğlum,” dese de, Yusuf kararlıydı.
Tabutun kapağı yavaşça açıldı. Etraftaki herkes bir adım geri çekildi. Sessizlikte yalnızca rüzgârın uğultusu duyuluyordu. Ama sonra… bir şey oldu.
Rasim Usta’nın göğsü çok hafif hareket etti. Göz kapakları belli belirsiz kıpırdadı. Herkes dondu kaldı. Yusuf’un nefesi kesildi.
“Baba?” diye fısıldadı.
İlk başta kimse inanmadı. “Şok geçiriyor,” dediler. “Sinirden görüyor.” Ama Yusuf’un elleri titrerken babasının eline dokunduğunda, o sıcaklığı hissetti. Soğuk değildi.
Bir anda kalabalığın içinden bir hemşire koşarak geldi — mahalleli, orada görevliymiş. Nabzını kontrol etti.
“Bu… bu nabız! Adam yaşıyor!” diye bağırdı.
Kalabalık bir an dondu, sonra feryatlar, dualar, sevinç çığlıkları birbirine karıştı. Ambulans çağrıldı. Herkes, az önce vedalaşmaya hazırlandığı adamın hâlâ nefes aldığını görüyordu.
Hastanede yapılan kontroller, olayın tıbben “ölüm benzeri derin koma durumu” olduğunu gösterdi. Rasim Usta’nın kalp atışları o kadar yavaşlamıştı ki, vücut neredeyse tepkisiz kalmıştı. O yüzden öldüğü düşünülmüştü.
Üç gün sonra, Rasim Usta bilincini kazandığında ilk gördüğü kişi oğlu Yusuf’tu.
“Ben neredeyim?” diye sordu.
Yusuf’un gözlerinden yaşlar süzülürken gülümseyerek,
“Cennete çok yaklaşmıştın baba,” dedi. “Ama biz seni bırakmadık.”
Rasim Usta hafifçe güldü.
“Demek ki hâlâ anlatacak birkaç hikâyem var,” dedi.
O gün Tekirdağ’da olanlar, uzun süre dilden dile dolaştı. Kimisi bunu mucize olarak gördü, kimisi kaderin bir cilvesi. Ama herkesin ortak söylediği tek bir şey vardı:
“Hayat bazen bir nefesle geri döner.”
Ve Rasim Usta, o günden sonra her sabah denize bakarken elini kalbine koyup şöyle derdi:
“Bazen son sanılan şey, sadece yeni bir başlangıçtır.”